Uzun bir ara vermek zorunda kaldığım için çok üzgünüm.O malum sayfaya geri dönmek istemediğim için bu dönemde yorum yazan arkadaşlara buradan ÇOOOK ama ÇOOOOOK teşekkürler.
Nerelerdeyim,neler yapıyorum ?
Buralardayım.Minnak odamda :).Güzel işler üreten,yazan,çizen,leyleği havada görüp gezen arkadaşları takip etmeye çalışıyorum.
Çocuklarla halleşip,bir şeyler işlemeye çabalıyorum.Bana benden yakın Güllüyle (namı diğer gizli şeker) baş etmeye uğraşıyorum.
Vee,
İyi ki varsınız :))) diyorum.
Bu Blogda Ara
29 Mart 2016 Salı
14 Mart 2016 Pazartesi
11 Mart 2016 Cuma
9 Mart 2016 Çarşamba
Baharla gelen...
''Uç uç böcecik annen sana terlik pabuç alacak.'' Yanlış hatırlamıyorsam böyleydi şarkısı. Uçunca niye sevinirdik ki.
Bir sabah balkonunuzdaki kaktüsün bu halini görünce ne düşünürsünüz.Kabul görür görmez aaaaaa dedim ama,
''Bizim kaktüs saç ektirmiş,dikkat yakında manita da yapar bu''diye gülmeden de edemedim.
7 Mart 2016 Pazartesi
Film tadında
Yağmur sonrası
Özgün adı The Bungalow
Çeviren Duygu Parsadan
Kapak tasarı İlknur Muştu
Arkadya yayınları
Anne bir eli yağda bir eli balda hanım hanımcık bir kızdır.Yaşadığı şehrin en iyi ailelerinden birinin oğlu ile nişanlıdır.Gel gelelim kankası fettan sarışın Kitty kıskançlıktan çatır çatır çatlamaktadır.Bir elinde mendil salya sümük ağlarken diğer elinde hemşirelik diploması''kardeş biz bunları boşuna mı aldık.Kapıda da savaş var biz de ülkemize hizmet edelim''diye kandırır kızcağızı.Anne'de dünden razı.Ben bi dolaşıp geleyim bakayım şu Gerard'a ciddi ciddi yangınmıyım anlarım havasında.
Ver elini Bora Bora adası .Palmiyeler,ışıl ışıl kumsallar,bronz ciltler, yakışıklı askerler.Tam tatil pardon görev aşkıyla yanılacak ortam.Anne'nin de benim de kafamıza takılan soru,buralarda bir savaş olacaktı.? Sonraaa işler karışıyor biraz hüzünleniyorlar bir de çözülmesi gereken bir cinayet....
Okurken film kareleri uçuşuyordu gözlerimin önünde.
Arka kapak'tan
''Umut tükenmiş gibi görünse de ikinci şans her zaman vardır...Ya yoksa?
''Ya siz araya zaman,mekan,kişiler girse de gerçek aşkın peşinden gitmeye cesaret edebilir misiniz?''
''İkinci Dünya Savaşı'nda Pasifik'in ortasında kalan,yürek burkan muhteşem bir aşk hikayesi.''
Sizler için de öyle midir bilmem;bazı kitapların peşine düşer mutlaka okumalıyım diye paralanırım bazıları da gelir beni bulur.İçimden anlaşamayız desem de gönlünü kırmadan misafirlemek lazım.
Bukleleri kurdeleli kız çocukları gibi sevimli bir kitap.
Özgün adı The Bungalow
Çeviren Duygu Parsadan
Kapak tasarı İlknur Muştu
Arkadya yayınları
Anne bir eli yağda bir eli balda hanım hanımcık bir kızdır.Yaşadığı şehrin en iyi ailelerinden birinin oğlu ile nişanlıdır.Gel gelelim kankası fettan sarışın Kitty kıskançlıktan çatır çatır çatlamaktadır.Bir elinde mendil salya sümük ağlarken diğer elinde hemşirelik diploması''kardeş biz bunları boşuna mı aldık.Kapıda da savaş var biz de ülkemize hizmet edelim''diye kandırır kızcağızı.Anne'de dünden razı.Ben bi dolaşıp geleyim bakayım şu Gerard'a ciddi ciddi yangınmıyım anlarım havasında.
Ver elini Bora Bora adası .Palmiyeler,ışıl ışıl kumsallar,bronz ciltler, yakışıklı askerler.Tam tatil pardon görev aşkıyla yanılacak ortam.Anne'nin de benim de kafamıza takılan soru,buralarda bir savaş olacaktı.? Sonraaa işler karışıyor biraz hüzünleniyorlar bir de çözülmesi gereken bir cinayet....
Okurken film kareleri uçuşuyordu gözlerimin önünde.
''Umut tükenmiş gibi görünse de ikinci şans her zaman vardır...Ya yoksa?
''Ya siz araya zaman,mekan,kişiler girse de gerçek aşkın peşinden gitmeye cesaret edebilir misiniz?''
''İkinci Dünya Savaşı'nda Pasifik'in ortasında kalan,yürek burkan muhteşem bir aşk hikayesi.''
Sizler için de öyle midir bilmem;bazı kitapların peşine düşer mutlaka okumalıyım diye paralanırım bazıları da gelir beni bulur.İçimden anlaşamayız desem de gönlünü kırmadan misafirlemek lazım.
Bukleleri kurdeleli kız çocukları gibi sevimli bir kitap.
4 Mart 2016 Cuma
Etkinlik
Üç yıl uğraştan sonra dört parça çalacak kemanla.Sanki ben çıkacağım o sahneye.
Sabahtan beri mideme taş oturdu.
2 Mart 2016 Çarşamba
Ses-Sessizlik ve Diğerleri...
Sabah hareketliliğini atlatmış otuz iki daireli koca apartman yorgun,bir o kadar da sessiz.Gün ışığında yaşlı bedenini dinlendiriyor.
Duyabildiği tek ses saatin tik takları.Kahvaltı yapıp masayı toplamalı.Temizliğe girişmeli usuldan...ama biraz.Okulun bahçesinde beden eğitimi dersine çıkmış çocukların sesi duyuluyor.Yan odaya geçmeli,pencereden sarkıp biraz onları izlemeli.
Masayı toplarken sehpanın üzerindeki kitap ilişiyor gözüne.Sessizlik ne ürpertici.Okumak içinse ideal ortam diye gülümsüyor.Her zaman oturduğu üçlü koltuğa oturuyor.Göçebelikle ilgili bir kitap okuduğunu anımsıyor,göçmeyi sevmediğini de.Her zaman oturduğu koltuğun her zamanki köşesine ilişip kitabını açıyor.
Saatin tik taklarından ve apartmanın devasa sessizliğinden sıyrılıp kitabın sayfalarında kaybolmaya ramak kalmışken;o nadir gelen mutluluk anının adım adım yaklaştığını hissederken...Yayvan, biçimsiz,rahatsız edici ses.
-Otur orda... kımıldama.Kime söylüyorum ben.Arkasından büyük olasılıkla bir terliğin çarptığı nesneyle buluştuğu an çıkardığı tok ses.
Ne zamandır duymadığı bu sesi iç sıkıntısı olarak hatırlıyordu.Alt daireden geliyordu ses.Önceleri yürek yakan ağlamalarla karşılık bulurdu hakaret ve şiddet.Sonraları buna da tenezzül etmez oldu mağdur.
Kitabı unutmuş; pencereden dışarı, oradan da güneşin parlaklığına dalmıştı acı dolu bakışları.Kaç defa''bir yerlere mi şikayet etsek'' diye sormuştu çevresindekilere.Ama olmazdı.Apartmanın yöneticileriydi zaten onlar.Hem kime neydi ki.
Köpek onlarındı kimse karışamazdı diledikleri gibi eğitebilirlerdi onu.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)