Bu Blogda Ara

6 Haziran 2016 Pazartesi

Mutlu Son

         Köşeye sıkışmış ben bunu da yaptım.İkna etmek için çabaladım.Yani bir ara yalvarmış da olabilirim.Kızım dedim,canım bi tanem gel etme eyleme bana acımadın şu garip kumaşın başcağızına gelecekleri düşün dedim.Şuracıkta bir mağazadan en alasını alırız dedim.Nuh dedirttim peygamber dedirtemedim.
         Bir sürü video izledim.Bir sürü blog turladım.En sonunda deriiin bir nefes alıp geçtim başına.
         Hiç fermuar dikmediğim için onu baştan eleyip bel için lastik aldım.Belini kıvır,etek sürfile ve kıvırma dikişi,lastik tak.Eh yarım günde çıkarım her hal bu işin içinden dedim kendi kendime ama kendim çok umutsuz görünüyordu.
         Niye üzülüyosun dedim kendime hem blogcu arkadaşlar hem de video çeken arkadaşlar ''çoook basit bir etek.Yeni başlayanlar için ideal'' demişler işte.
         Evet de dikecek kişinin sen olacağını tahmin edememişlerdir deyiverdi.Ukala,düşürtmeyeceğim modumu sana!
        Operatör doktor edasıyla aldım makası elime serdim kumaşı masaya açtım videoyu da.
         Bel ölçüsü bölü 6.Tamamdıııır.Etek boyu işaretle.O da tamam.
         Eyvahlaaar olsun ilk raundu ukala kendim kazandı işte .Kumaşı yanlış kestiiim.Amanıııın öbür parça,  Allahım nolur boyu yetsin, yaa pazar pazar nerden bulcam ben kumaşçı falan şimdi.
         Sakiin sakin çaktırma kızaa kurtulamazsın dilindeen.
         Tamam zar zor boyu tutturdum da tam daire olmuyo.Yani yandan dikiş olacak.Kendime dikleşiyorum şu bas bas bağıran kız gibi ''KES''. E fermuar da dikeyim o zaman ben.
          Alık alık bakan kendime gülümsüyorum.Anladım fermuar almadıktı biz.Hani şu atılacak pantolonlar vardı ya fermuarsız olmalarına bozulmazlar dimi.
          Akşamın altısıydı ve ben henüz bitirememiştim dikişi.Resim mi?Kendimle cebelleşirken  yakalayabildiğim tek kare.                                                                                                                                                              
          Bu da bitmiş hali ;
       

      Resimler için üzgünüm amatör kalmayı tercih ediyorum  (Züğürt tesellisi.)    :))))
         

4 Haziran 2016 Cumartesi

İlk Görüşte Aşk

    Yaşadığım küçük çaplı sarsıntıyı atlattıktan, pelerin ihalesini de başka bir velîye havale ettikten sonra sıra kumaş meselesini halletmeye gelmişti.
     Basmayla tanışıklığımız çoook eski.Pazen eh,emprime'ye biterim mesela.Brokar; neye benzediğini Allah bilir ya sevdiğim bir şiir misali dolanır dilime bazen.Şantuk,tafta isimler hoş güzel de yolda karşılaşsak selam verir miydik birbirimize.
      Neyse altı üstü bir metre eteklik kumaş değil mi.
      Ben ki bunca zamandır geziyorum bu çarşıyı ya bu kumaşçı akideşle nirde olaki diye bir duraksadım önce.Sonra ata öğüdü -sakla samanı gelir zamanı -uyarısı üzerine vaktiyle gözüme kestirdiğim parça kumaşçıyı buldum.
       Pek de anlarmışcasına girdiğim mağazada yaşadığım duygu karmaşasını nasıl tarif etsem.Önce bir hüzün: öylesine ortalık yere bırakılı vermiş top top,renk renk,çeşit çeşit kumaşlar.Sonra aradığımı nasıl bulurum telaşı.Bir ara kendimi lunaparkta hangi oyuncağa seyirtsem şaşkınlığı yaşayan afacan modunda  yakaladım.
       Kumaşım siyah olacaktı.Şaşkın şaşkın bakınırken gözüme ilişiverdi.Oracıkta rafta duruyordu.
       Acaba...
       Biraz daha dolaştım sağa sola bakındım ama aklım onda kaldı.
      İlk görüşte aşk dedikleri bu olsa gerekti.Ha bi gayret elimi uzattım.İlk izlenim fena değil.Oldu bu iş.Endamı boyu posu,dökümü de güzel.
       Eveeet kaçış bitti.Yarın bu etek dikilecek pazartesi de giyilecek.Size şimdiden iyi pazarlar bana da bol sabırlar.
     
   .



 

31 Mayıs 2016 Salı

Ahımı aldın Pıtırcık

        Pazartesi sendromundan dakika dakika uzaklaştığımız vakitler ..Oğluşum derslerine bense kitabıma dalmışım.Her şey olması gerektiği gibi sakin,huzurlu.
          Bir yarım saat sonra kapıyı açıyorumTatlışım ayakkabılarını içeri aldıktan sonra çantayı koltuğun üstüne bırakıyor, ceketini sandalyenin kenarına asıp bitkin halde bir köşeye oturmuyor; adeta büzülüyor.
          Hayırdır?
          Her zamanki ''HEEEY MİLLET BEN GELDİM.N'aberler'' girişi değil bu.
          Oğluşumla okuldan,ordan burdan konuşuyorlar.
          Patlayacak bombanın neyle ilgili olduğunu tahmine çalışıyorum şimdi..Notlarla mı ilgili acaba.Kesin hepsi yerlerde sürünüyo yoksa yine üniversitede okumak istediği bölümle ilgili kafa karışıklığı mı?Ya daa şu saçlarını rampa yapmaya çalışan sivilceli tiple mi ilgili?
          Aaa ama abartma!
          -Annişkoo :))
          -Hııı canısı.
          -Hani bizim drama dersi var ya.
          -Eveet.
          -Biz harry potter'dan bir sahne oynayacağız ya sen de bana bir kloş etek beş tane de pelerin dikeceksin.
           -Beeen!!!
            Ahımı aldın pıtırcık ahanda yazıyom adam olamazsın.
          .........
          Kloş etek mi...
          Pelerin,pelerin, pelerin dedi dimi.
          Beş tanee.....pelerin!!.
          .........
          Hayri pıtırcıklar uçuşuyo odanın içinde
          Süpürge de lazım mı?
          - ANNE YAAAA

27 Mayıs 2016 Cuma

Kırıntılar

           Neden F harfine takmış durumdayım.Bu işlediğim üçüncü F harfi.Daha estetik bulduğum harfler var oysa.
 .         Yola çıkmış biraz da ilerlemişim ama kararsızlığın hırçın elleri yakamda.

            Yağmur sonrası...Herkes ekmeğinin peşinde.                                                                                                                                                                   
                                                                                                             
           Sağlıklı huzurlu hafta sonlarınız olsun :)

10 Mayıs 2016 Salı

Bilim Fuarı

           Sabahları oğluşu okula babası bırakmaya başladı.Oğluşun pek hoşuna gimedi tabii ki .Öğlen almaya gidiyorum.Nasıl bir dalgınlıksa-yok yok çocuğu almayı unutmadım-asılan koskoca ilanları fark etmemişim.
           Bugün ortaokul kısmında stantlar kurulmuştu.Bilim fuarı hazırlamış geleceğin mucitleri.
           Sabah uyanamayanlar için tüylü burun gıdıklayıcısı daha olmadı yatağı sallayan elektrikli düzenek.Bir pürüze henüz çözüm bulamamış mucidimiz;yanlışlıkla yatağa su dökülürse :))
            İki ay süren başka bir deneyin sonuçları;

                                                                  Sadece toprak

                                  Elma kabuğu karıştırılmış ama artık aramızda değil :(
                                         
                        Yumurta kabukları iyi sonuç vermiş aklınızda bulunsun.
          Bir diğer ilginç çalışma saksı nem ölçer ;
Alttaki resmin açıklamasını kalabalıktan duyamadım ama ilginç geldi :)

                       Sanırım tepsi şarj aletine bağlanmıştı.Robotlar da çok ilginçti.Doğal olarak başları kalabalıktı yanaşamadık bile.

3 Mayıs 2016 Salı

Gece uçuşu

         Antoıne De Saınt Exupery'nin en bilinen eseri hiç şüphesiz Küçük Prenstir.Hayatını neredeyse uçmaya adamış Exupery doğal olarak havacılıkla ilgili romanlar kaleme almış.
         Gece uçuşu yazarın Arjantin'de bulunduğu dönemi anlatır. Havacılığın ilk dönemlerinde şirketler arasında şiddetli bir mücadele vardır.Aynı zamanda ulaşım aracı olarak uçakların ve pilotların kendilerini ispatlama çabaları.
         Bir de müdür Riviere.''Başarısızlıklar güçlü kişileri kamçılar.''kuralına sıkı sıkıya bağlıdır.
         Kitap  Andre Gıde'nin sunuşuyla açılıyor.
            Seçki;
                     İnsanın mutluluğu özgürlükte değil, bir ödev yüklenmektedir.
                     İnsanın yazgısı dışarıdan çizilmez .Kara yazgı, insanın kendi  içindedir:Bir an gelir,zayıf hissedersiniz kendinizi;işte o zaman hatalar bir baş dönmesi gibi çeker sizi.
           Arka kapak;
                              Uçmayı,yani''Doğanın ilahi gücünün simgeleri olan geceye,güne,dağlara,denizlere ve fırtınalara'' teslimiyet gerektiren bu deneyimi,bugüne kadar Saint-Exupery'den daha şiirsel ve büyüleyici anlatan kimse çıkmadı.
           Bilgi Yayınevi 1968 yılında ilk basımı gerçekleştirmiş.Ocak 2016'da Remzi kitabevi birinci baskısını Bertan Onaranla yapmış.Bazı kelimeler yanlış yazılmış:(
                  İç sayfalarda bulunan bu resmi daha çok sevdim.

27 Nisan 2016 Çarşamba

Çanta etkinliği

          Mümkün olduğunca dikiş işlerinden kaçıyorum.Ama nereye kadar.
          Çanta olarak düşünüp kumaşı hazırlamıştım birleştirmesi uzun zamandır bekliyordu.
          Çanta etkinliği artık vakti gelmiştir dedirtti :)
          Öncelik çanta astarında;

          İç ceplerde fermuar istemediğim için amerikan bant kullandım.
          Astarın alt köşelerinden 2 cm işaretleyip çıkarıyoruz.Yan ve alt dikişleri kapatıyoruz .Kestiğimiz kısımları dikiyoruz.
            Çantayı da astar gibi dikip hazırladığımız çanta saplarını ekliyoruz.En çok fermuarı dikmekte zorlandım.Astarla çantayı tutturup dikiyoruz.Askıları da ekledik mi tamamdır.
              Etkinliğe katılan arkadaşlar gerçekten çok güzel işler çıkarmışlar hepsinin ellerine sağlık burada topluca poz vermişler.Mevlüde hanıma da teşekkürler yeni arkadaşlarla  tanışmak da güzeldi.
           







                                                                                                                                       

25 Nisan 2016 Pazartesi

:(((

                Aman Allahım.Dün sabah bu manzarayı gördüğümde neredeyse şaşkınlıktan gözlerim yuvalarından fırlayacak sandım.İlk defa böyle bir şeyle karşılaşıyorum.Ancak tek kare alabilmişim telaştan.Bir kısmını cımbızla temizledim.Elimde garip kokulu sıvılarla dört dönen beni görünce
                Büyük reisin konuya yaklaşımı şöyle oldu:
                Konu komşu Nasreddin Hocaya ''Hocam senin hanım çok gezer oldu demişler.''
                Hoca cevaben ''yooo demiş.Öyle olsa bize de uğrardı.''
               Tamam bu ara münzevilik anlaşmasının kurallarını hiçe saymış, çokça fuara takılmış,müzik gecelerine akmış olabilirim.23 Nisan sayılmaz ama  o bayram.
               Şimdi durum bu diye yani bu böcülerin hiç mi suçu yok yani.Benim bildiğim haber yollanır olmadı telefon edilir o da olmadı mesaj atılır.
                Akideş evdemisin pazar sabaa bi gavaltı ediverelim.İki lafın belini kırı verelim denir demi ama :(((
               E gelmişler madem bol sarımsaklı acılı soğuk içecek hazırlayayım bari.
                Sıfır böcü çok güneşli haftalarınız olsun :)

22 Nisan 2016 Cuma

BİTENLER

          Geçen hafta camcıya bıraktığım işleri anca alabildim.
          Bir hayli bekledikten sonra son birkaç çarpıyla  özgürlüklerine kavuştular.Elimde ne kadar çok kalırlarsa o kadar çok sıkılıyorlarmış gibi geliyor.
          Cıvıl cıvıl çiçek sepeti,Kanaviçe dergisinden.
   
         
              Bu çiçek demeti hazır kitler arasından seçildi.Sonbaharı anımsattığı için:)



          Bunlar da kuaförden çıkmış halleri
.




               Yarın 23 Nisan bu sene hazırladığımız gösteriyle bayramı başka bir okulda kutlayacağız.Şimdiden herkesin Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlu olsun.                                                                                                                              

17 Nisan 2016 Pazar

Günün kazananı

              İzmir Kitap Fuarı dün itibarıyla kitap severleri ağarlamaya başladı.
              İlk gün gidemedim :( ama oğluşum günün kazananı olmuş :-) Lafı fazla uzatmadan herkese günaydınlar.
                      Oğluşun kitapları, uzun bir listesi var.Bunlar ilk sıralarda olanlar.(Dergileri resimleyemedik.)

Sahafiye girizgah babından

Bu takvime bayıldım rastlarsanız mutlaka inceleyin.


Veee sonunda Woolf'un günlükleri elimde.Bol kitaplı günleriniz olsun.

15 Nisan 2016 Cuma

Mektup

      Bazen öyle hissediyorum ki yanımda olmalısın.Ama kocaman derin bir uçurum gibi yalnızlık oturuyor yanı başımda.
      Çoğunlukla anlaşıyoruz onunla,şikayet ettiğim pek azdır bilirsin.
      Güneşin vücutta uyandırdığı o tatlı sıcaklık ve canlı olma hissini tattığım günlerden tanışırız.Sıkı fıkılığımız kıskandırmasın seni sevgilim.Onun üzerimdeki emeklerini bilemezsin.
      Henüz o kadar küçüktüm ki.Dünyanın duvarlar ve ağaçlarla çevrili avludan ibaret olduğunu düşünürdüm.O yaşta yalnızlığa ve düşüncelere terk edilmiş bir çocuk.
      Bir de...Sokaktan gelen çocukların sesleri vardı.Onları sevmesem de oynamak için sokağa çıkmak isterdim.Hepsi aynı mahallede oturur aynı okula giderlerdi.Bebek sayarlardı beni.Hani şu oyuncak su tabancaları var ya: ilk nefretim onlara.
       Bir de...Saçları düzgünce örülmüş, başının iki yanından akan havalı komşu kızı.Akşamları babası elinden tutup evlerine giderken dönüp bana nanik yapan.Babasının sadece bacaklarını hatırlıyorum.Belki kızın boyu o kadar olduğundandır.Jiletle kazınmış kel kafamdan utandığım için başıma sardığım tülbentimle yana sarkmış başım,nereye gideceklerini bilemedikleri için arkama saklanan ellerim ve ben
       Sokak ortasında kalakalmış arkalarından bakarken-dimdik duruşu,birlikteliğimize olan sarsılmaz inancıyla-  tek teselli verenim.Yalnızlığım
       Bir gün,yani çocuğumuz olduğunda diyorum sevgilim öyle oyuncakları olmasa da olur.Bir de sevgilim;  tecrübeyle sabit kazınan saçlar daha gür çıkmıyormuş.

13 Nisan 2016 Çarşamba

Bir ileri iki geri

                 Başlayalı bir hafta olmadı.Bitince çok sevimli bir yastık olacak diye umuyorum.Bitirebilirsek,tablo olarak da güzel durabilir henüz kararsızım.
    Hani üstad Orhan Veli diyor ya:
                                                       Beni bu güzel havalar mahvetti,
                                                       Böyle havada istifa ettim
                                                       Evkaftaki memuriyetimden.
                                                       Tütüne böyle havada alıştım,
                                                       Böyle havada aşık oldum;
                                                       Eve ekmek tuz götürmeyi
                                                       Böyle havalarda unuttum;
                                                       Şiir yazma hastalığım
                                                       Hep böyle havalarda nüksetti;
                                                       Beni bu güzel havalar mahvetti. Dizimi kırıp çarpılar işlemeyi böyle havalarda unuttum.İşleyip işleyip sökmeye böyle havalarda alıştım.
           Beni bu havalar mahvetti vesselam.
                         

11 Nisan 2016 Pazartesi

KIRMIZI SAÇLI KADIN

            Yazarı          Orhan Pamuk
            Yayın evi     Yapı Kredi Yayınları
            Türü             Roman
            Basım Yılı     Şubat 2016  1.Basım
         Nobel ödülü almış yazarımızın okuduğum ilk kitabı.Karşılaştırma yapamıyorum.Yazarın kitaplarını okumayı denemiş ama kitabın sonuna erememiş arkadaşlarım var.Araya mesafe koymuşluğum bu yüzden.
         ''Pamuk,en iyi kitaplarını Nobel'den sonra yazan eşsiz bir yazar.''demiş Independent.
          Doğu ve Batı kültürüne ait iki efsane üzerinden bireyin kendi olma çabasını anlatmış.Baba,oğul çatışması aynı zamanda otorite kimde sorgulamasını da getiriyor..
         ARKA KAPAK:
                                   ''1980'lerin ortasında geleneksel usulle kuyu kazan Mahmut Usta ile çırağı ''küçük bey''Cem zor bir arazide su ararlarken,kasabanın hemen dışındaki sarı çadırda esrarengiz bir tiyatrocu kadın her gece eski masal ve hikayeleri yeniden anlatmaktadır.''
                     SEÇKİ:
                                 ''İtaatkar bir oğul olursam,Avrupai bir birey olamam.Avrupai bir birey olursam dabu sefer itaatkar bir oğul olamam.Yardım edin bana''
                                  ''İnsan böyle bir şeyi sonuçlarını düşünerek yapmaz''dedi oğlum.''Sonuçları düşünürsen özgür olamazsın.Özgürlük,tarihi ve ahlakı unutmaktır.Hiç Nietzsche okudun mu?''
            Kitapta gizli senfoniyi yakalayacağınızdan eminim.Mutlaka ve mutlaka okunası kitaplardan.

8 Nisan 2016 Cuma

Ejderha

            Kitap fuarına sayılı günler kaldı.Kitap listelerimiz çoktan hazır.Ayraçlar da.
            Hoş kitaplar sayısınca ayraç var ama,her gördüğüne heveslenen ay bu da güzelmiş diye feveran eden benim gibi bir ayraç delisi için ayraç arayışı hiç bitmez.Kitapların içinden çıkan kağıt ayraçları kullanamıyorum maalesef :(
            Bu ara çekirdek ailemin isteklerini yerine getirmekle meşgulüm :)
            Oğluşum, Mickeyin yandan pozunu ister ayracının üstüne.Hem o neymiş yaa sıradan ejderha işlemişim ben, güneş ejderhası olcakmış onunkisi hem bunlardan birkaç tane olsaymış da arkadaşlarına da hediye etseymiş.Tabi canııım ben ejderhalar üzerine mastır yapmış kadınım he heeyt.
            Büyük Reisimizinki biraz daha uzunca olup alt tarafına baş harfleri işlenecekmiş,biraz da titiz çalışılsınmış lutfen.Bilmem ne üniversitesinde bi şey olan arkadaşına hediye edecekmiş kitap fuarında.Alttan alttan bir dokundurma mı seziyorum ben oralarda...
            Bir taneciğimiz atarlı kızımız baykuş istermiş ama rengini kendi beğenecekmiş.Kendisi çok meşgul.Hala bekliyoruz ''Canım bak mesaj atsan da olur.'                                                                          
            Yaaa ejderhalardan bahsedecektim ben!
             Bir daha ki sefere ;)                                                    
           
                                                                                                         
                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                   
             Mekik oyası ayraçın benim olduğunu söylememe gerek var mı.

6 Nisan 2016 Çarşamba

Alışkanlık

            Artık gözlük kullanmak zorundayım.Okuma  gözlüğü.O olmadan ne okuyabiliyor ne de el işi yapabiliyorum.Henüz bir yıl dolmadı Gözlerim eski başı boş günlerini özlüyor.
            En zoru da metroda yada vapurda istediğim an kitabımı okuyamamak.Çantama elimi atıyorum:Bir şey eksik tamam kitap burada da yazılar yok.Satırlar halaya kalkmış.Çantaya bir hamle daha ne boş çaba.
            Alışkanlıkları değiştirmek lazım.Belki sevimli bir gözlük kılıfı yardımcı olur dedim.
                                   
           Sanırım ölçüyü tutturamamışım biraz büyük mü olmuş ne.
                                                           
 
         
          Örnek kanaviçe dergisinden.                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                        

4 Nisan 2016 Pazartesi

Kelebek misali

         
           Minicik bir tohum rüzgarın önü sıra kim bilir nerelerden kopup gelmiş.Yorulup nefeslenmek için konakladığı saksının toprağını yurt edinmiş.Yağmurlar gelmiş geçmiş üzerinden,güneşin cılız ışıklarında ısınmış,yıldızlarla dertleşmiş geceleri.Aylar sonra  boy vermiş.Alabildiğine özgür dağ başı yada şırıl şırıl akan dere kenarı olmasa da mekanı çiçeklenmiş bir vakit. Minicik bir fidanken yolunup atılmaktan onu kurtaran ise balkon sahibinin merakı olmuş.
           Ne de isabetli olmuş:                                                                                                                              
         
         
           Rüzgarda resimlemek güç olsa da daha sonraya bırakamadım.Güneşi görmeden çiçeklerini açmıyor ama birkaç saat içinde açan bütün çiçeklerini döküyor.Hani derler ya kelebek ömrü gibi,bununki daha kısa.
                       Bunlar da başka güzellikler.                          
                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                     
                    Uzun soluklu mutluluklar yaşayacağımız bir hafta geçirmek dileğiyle...                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                  
   

29 Mart 2016 Salı

Merhaba

          Uzun bir ara vermek zorunda kaldığım için çok üzgünüm.O malum sayfaya geri dönmek istemediğim için bu dönemde yorum yazan arkadaşlara buradan ÇOOOK ama ÇOOOOOK teşekkürler.
           Nerelerdeyim,neler yapıyorum ?
           Buralardayım.Minnak odamda :).Güzel işler üreten,yazan,çizen,leyleği havada görüp gezen arkadaşları takip etmeye çalışıyorum.
           Çocuklarla halleşip,bir şeyler işlemeye çabalıyorum.Bana benden yakın Güllüyle (namı diğer gizli şeker) baş etmeye uğraşıyorum.
           Vee,
           İyi ki varsınız :))) diyorum.

14 Mart 2016 Pazartesi

          Böyle olmamalıydı.
          Gencecik gülüşler böyle solmamalı,
          Ana babalar böyle dönmemeliydi eve.
         Her nefes alışta, iç geçire geçire yaşayan ölüler diyarına dönüşmemeliydi bu  ülke.

11 Mart 2016 Cuma

          Sabahtan beri anlayamadığım bir mutluluk ,bir hoşluk hali....
          Kendimi yakalamışken spor yapalım bari :))


9 Mart 2016 Çarşamba

Baharla gelen...

           Bu minnak şeyin bir hikayesi var,halen devam ediyor.Çiçekli bir sonu resimlemeyi çok isterim.Şimdilik toprakla buluşma zamanı.
               ''Uç uç böcecik annen sana terlik pabuç alacak.'' Yanlış hatırlamıyorsam böyleydi şarkısı. Uçunca niye sevinirdik ki.                                                            
         

                                                 
               Bir sabah balkonunuzdaki kaktüsün bu halini görünce ne düşünürsünüz.Kabul görür görmez aaaaaa dedim ama,          
                                                   
           ''Bizim kaktüs saç ektirmiş,dikkat yakında manita da yapar bu''diye gülmeden de edemedim.

7 Mart 2016 Pazartesi

Film tadında

              Yağmur sonrası
               Özgün adı           The Bungalow
               Çeviren               Duygu Parsadan
               Kapak tasarı       İlknur Muştu
                     Arkadya yayınları
           Anne bir eli yağda bir eli balda hanım hanımcık bir kızdır.Yaşadığı şehrin en iyi ailelerinden birinin oğlu ile nişanlıdır.Gel gelelim kankası fettan sarışın Kitty kıskançlıktan çatır çatır çatlamaktadır.Bir elinde mendil salya sümük ağlarken diğer elinde hemşirelik diploması''kardeş biz bunları boşuna mı aldık.Kapıda da savaş var biz de ülkemize hizmet edelim''diye kandırır kızcağızı.Anne'de dünden razı.Ben bi dolaşıp geleyim bakayım şu Gerard'a ciddi ciddi yangınmıyım anlarım havasında.
            Ver elini Bora Bora adası .Palmiyeler,ışıl ışıl kumsallar,bronz ciltler, yakışıklı askerler.Tam tatil pardon görev aşkıyla yanılacak ortam.Anne'nin de benim de kafamıza takılan soru,buralarda bir savaş olacaktı.? Sonraaa işler karışıyor biraz hüzünleniyorlar bir de çözülmesi gereken bir cinayet....
           Okurken film kareleri uçuşuyordu gözlerimin önünde.




          Arka kapak'tan
          ''Umut tükenmiş gibi görünse de  ikinci şans her zaman vardır...Ya yoksa?
          ''Ya siz araya zaman,mekan,kişiler girse de gerçek aşkın peşinden gitmeye cesaret edebilir misiniz?''
          ''İkinci Dünya Savaşı'nda Pasifik'in ortasında kalan,yürek burkan muhteşem bir aşk hikayesi.''
    Sizler için de öyle midir bilmem;bazı kitapların peşine düşer mutlaka okumalıyım diye paralanırım bazıları da gelir beni bulur.İçimden anlaşamayız desem de gönlünü kırmadan misafirlemek lazım.
     Bukleleri kurdeleli kız çocukları gibi sevimli bir kitap.
           
         
         
 

4 Mart 2016 Cuma

Etkinlik


      

       Üç yıl uğraştan sonra dört parça çalacak kemanla.Sanki ben çıkacağım o sahneye.
       Sabahtan beri mideme taş oturdu.


keman ile ilgili görsel sonucu   


2 Mart 2016 Çarşamba

Ses-Sessizlik ve Diğerleri...

          Sabah hareketliliğini atlatmış otuz iki daireli koca apartman yorgun,bir o kadar da sessiz.Gün ışığında yaşlı bedenini dinlendiriyor.
          Duyabildiği tek ses saatin tik takları.Kahvaltı yapıp masayı toplamalı.Temizliğe girişmeli usuldan...ama biraz.Okulun bahçesinde beden eğitimi dersine çıkmış çocukların sesi duyuluyor.Yan odaya geçmeli,pencereden sarkıp biraz onları izlemeli.
          Masayı toplarken sehpanın üzerindeki kitap ilişiyor gözüne.Sessizlik ne ürpertici.Okumak içinse ideal ortam diye gülümsüyor.Her zaman oturduğu üçlü koltuğa oturuyor.Göçebelikle ilgili bir kitap okuduğunu anımsıyor,göçmeyi sevmediğini de.Her zaman oturduğu koltuğun her zamanki köşesine ilişip kitabını açıyor.
          Saatin tik taklarından ve apartmanın devasa sessizliğinden sıyrılıp kitabın sayfalarında kaybolmaya ramak kalmışken;o nadir gelen mutluluk anının adım adım yaklaştığını hissederken...Yayvan, biçimsiz,rahatsız edici ses.
       -Otur orda... kımıldama.Kime söylüyorum ben.Arkasından büyük olasılıkla bir terliğin çarptığı nesneyle buluştuğu an çıkardığı tok ses.
        Ne zamandır duymadığı bu sesi iç sıkıntısı olarak hatırlıyordu.Alt daireden geliyordu ses.Önceleri yürek yakan ağlamalarla karşılık bulurdu hakaret ve şiddet.Sonraları buna da tenezzül etmez oldu mağdur.
       Kitabı unutmuş; pencereden dışarı, oradan da güneşin parlaklığına dalmıştı acı dolu bakışları.Kaç defa''bir yerlere mi şikayet etsek'' diye sormuştu çevresindekilere.Ama olmazdı.Apartmanın yöneticileriydi zaten onlar.Hem kime neydi ki.
       Köpek onlarındı kimse karışamazdı diledikleri gibi eğitebilirlerdi onu.

29 Şubat 2016 Pazartesi

Kağıt ev

          Hacmi küçük içeriği dopdolu bir kitap .Önceleri biraz uzak durdum nedense.
          ''Kitaplar insanların kaderini değiştirir''diyen yazar ilginç bir kaza ile bir kitabın peşine salıyor kahramanımızı.İlginç bir deneyim.İlginç bir son.Okuyucu için sürpriz final.Yol boyunca evet tamam işte aynı beninki gibi dedirten duraklar.
           ''Çoğunlukla bir kitaptan kurtulmak ona sahip olmaktan daha zordur.''Eğer iflah olmaz okuma açlığından muzdaripseniz kitapların size sahip olmalarını çaresizce izlersiniz.Koleksiyonerlik çok farklı ama sıradan bir okuyucu bile peşine düştüğü- ki o öyle zannede dursun-kitabı eninde sonunda bulur.Eline aldığında kitap ona kancayı çoktaan takmış,sürükleyip ayağına da getirtmiştir işte.Zamanla- rahatsızlığınıza göre bir yılı bulmaz- yaşadığınız yer onun kontrolüne geçer.Kitap raflarına sığmaz önce sehpaları sonra da koltukları ele geçirirler.Olmadı bir depo kiralarsınız.Neyinize yetmez bir sandalye sizin ;orada yer içer, uyursunuz.
           Her dönemin değişmez ikazlarındandır''kitaplar tehlikelidir.''Evet kitaplarla çıktığınız yolculukta başınıza neler gelir bilinmez, bu günlerde bile.
           Carlos Maria Dominguez imzalı novellanın çevirisi Seda Ersavcı'dan.
           Arka kapak ;
           '' Kitaplara,okumaya ve aşka dair bir kitap....
             Kalın ciltlerin arasında saklanacak bir mücevher...''
            Yazarı             Carlos Maria Dominguez
             Türü               Novella
            Yayınevi          Jaguar Kitap
             Basım yılı        Ocak 2015  1.baskı
                                                                                                                       

26 Şubat 2016 Cuma

Sabah telaşı


               Sabah erkenden kalkıp bir yandan kahvaltı hazırlayıp diğer yandan ev ahalisini kaldırmaya çalıştınınız.Onlar hazırlanırken masa da hazır.Kızın topuzu,oğlanın okuma kitabı derken kahvaltı masasının başına toplandınız.Hafif bir atıştırma,onlar devam ede dursunlar hazırlık sırası sizde; oğlan okula bırakılacak :).Ooo gazete başlıklarına göz gezdirmek için beş dakikanız var daha ne olsun.Herkes hazır mı?. Tamam onayını da aldınız, adımınızı eşiğe atacakken ufaklığın muzip bakışlarla uzattığı kağıt parçaları da neyin nesi?.
               Bunlar birleşip saati oluşturacak.Toplu iğne ile akrep ve yelkovanı tutturmak tamam da rahat hareket etmelerini sağlamak?.Kendi öğrenim hayatımda değil ama çocuklarımla sürdürdüğüm uzaktan eğitimim süresince hep zorlamıştır bu beceri gerektiren işler beni. E be oğlum deseniz de hemen halledip çıkmanız lazım.
                Neden olmasın; bir ara ofiste küpenizin klipsi düşerse bir parça silgi işinizi görür diye -o zaman  gülmüştünüz ama-okumuştunuz ya bir yerlerde.Akreple yelkovanın arasına da küçük bir parça silgi tamamdır.İğnenin ucu minik ellere zarar vermesin diye kıvırıyoruz.
 
        Bir daha''lütfen ödevlerimizi akşamdan tamamlayalım''deseniz de farklı şeylerle karşınıza gelecek oğluşunuza gülümsemeyi eksik etmiyorsunuz.



.
        Parçaların birleştirilmesi görüntülenemedi çünküüüü saçlarını istediği kalıba sokamadığı için hafif tertip sinirli ergenimiz ''şu halinizi çekip face'ye atsam ne güler ama sınıftakiler'' deyiverince aklımıza geldi resimlemek.
        Bu tatlı telaşlar da olmasa diye çekerken evin kapısını kızmadan da edemediniz kendinize.Kaç fırın ekmek yemen lazım senin kızııım :)).                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                        
                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                           

24 Şubat 2016 Çarşamba

KOD ADI GEREKSİZ




        Daha önce hiç denemesem de her nasılsa elde kalan yünlerle battaniye örmeye kalkıştım.Önce şişle olsun istedim ama gözümde büyüdü.Çok istediğim halde şişle başladığım işi bitiremedim.İşi fazla ilerletmeden tığ işine döndüm.İplerimin renkleri uyumsuz,amaç da eldekileri tüketmek olunca motifli modeller de kendiliğinden elenmiş oldu.
         Çekirdek ailemizin tatlı elemanlarının sataşmalarına hiiiç aldırmadım :(( Neymiş gözlüklerime yazıkmış,vaktime,emeğime yazıkmış....Çok gereksizmiş.
         Tamam vakit benim,emek benim,gözlükler benim''Gereksiz battaniye'' de benim.Dokunanı yakarım.
 


















   

22 Şubat 2016 Pazartesi

            Acı, kavurucu ateşiyle saldırdığında çocuk ruhumun elinden gelen yorganının altına sığınmak.Dizlerini karnına çekip gözlerini sımsıkı yumarak fırtınanın üzerimden geçmesini beklemek.
            Ya yorganını kaybedenler...
            Yaralarını nerede avuturlar.
         

15 Şubat 2016 Pazartesi

Roma Tatili

      Yarı yıl tatilinden döneli bir hafta oldu. Ne bu tatil özlemi değil mi?
       Efem tatil planları yapıp gezecez,tozacaz,eğlenecez yarıyıl tatilini çatır çatır ezecez diye sevindirik olurken plakası tespit edilememiş tır misali tatil bizi ezdi geçti.
       Film izleyelim dedik olmadı.Çekirdek ailemiz hepimizi memnun edecek yapımı bulamadı.Bizde kitap okumada karar kıldık.
      Geçen hafta çocukları okula; eşimi de işe gönderip kimseciklerin beğenmediği filmi izledim.Başrollerde Gregory Peck ve Audrey Hepburn vardı.Bana Derya Arbaş ile Yılmaz Zafer'in oynadığı '' Bir Günlük Aşk''filmini hatırlattı.


       Diplomatik gezi için Roma'da bulunan genç prensesin başından geçenleri anlatan film on dalda Akademi ödüllerine aday olmuş üç dalda ödülü kucaklamış.
       İlgi çeken nokta film ''En İyi Senaryo Akademi''ödülü almış.Senaryo yazarı Dalton Trumbo.Afişlerde ismi yer almamış.O dönem kara listede olduğu için ödülünü başkası almış.Ölümünden 16 yıl sonra itibarı iade edilerek ödül 1993 yılında eşine verilmiş.


        Trumbo'nun hayatını konu alan film 2015 Kasımında gösterime girmiş.Üstelik başrol oyuncusu Bryan Cranston ''En İyi Erkek Oyuncu''dalında Akademi ödülüne aday.Matt Damon ve Leonardo Dicaprio gibi güçlü rakipleri var. Bakalım ipi göğüsleyen kim olacak.
        Kaynak  Vikipedi






Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...